Pozitif Psikoloji Yanılgısı: İyi Hissetme Takıntısından Gerçek İyileşmeye


Bugüne kadar size hep aynı şey söylendi: “Kendin için bir şey yap, iyi hisset.”
Tatillere git, yeni kıyafetler al, çikolata ye, kahve iç, biraz rahatla…
Ama tüm bunlar, “iyi hissetme” adı altında duygusal tüketim kültürünün bir parçasına dönüştü.
Sanki insan olmanın nihai amacı sürekli mutlu olmakmış gibi.

Oysa bir klinik psikolog olarak şunu söylemek isterim: Hayat sadece iyi hislerden ibaret değildir.
Ve iyi hissetme takıntısı, çoğu zaman en önemli duygusal keşiflerin önünü kapatır.

İyi Hissetme Kültürü: Duygusal Tüketimin Yeni Biçimi

Modern pozitif psikoloji söylemi, kişisel gelişim endüstrisiyle birleşince, bize “mutlu olmayı satın almayı” öğretir.
Kendini kötü hissediyorsan bir şeyler yapmalısın: alışverişe git, içki iç, spora yazıl, tatile çık, motivasyon videoları izle…
Ama bunlar, duygunun kendisini anlamadan üstünü kapatmanın yollarıdır.

Oysa gerçek iyileşme, kötü duygudan kaçmakla değil, onunla kalabilmekle başlar.

Kötü Duyguda Kalmak: Dönüşümün Alanı

Kötü duygular—keder, öfke, suçluluk, utanç—bizim düşmanlarımız değildir.
Bunlar, ruhun “bana bak” diyen işaretleridir.
Bir duygunun içinde durmak, onu bastırmadan sadece izlemek; bedenin tepkisine, nefesin hızına, kalbin çarpışına dikkat etmek…
Kendinle temas kurmanın en derin biçimidir.

Çoğu danışanımda görüyorum: kötü duygudan kaçmak için eyleme vurma davranışına başvuruyoruz.
Bu, duyguyu yaşamak yerine dışarı atma çabasıdır.
Alkol, sigara, alışveriş, sosyal medya, hatta aşırı konuşma bile bir kaçış formudur.
Ama duygudan kaçtıkça, o duygu bitmez—yalnızca daha derine gömülür.

Oysa kötü duyguda kalmak, “hiçbir şey yapmadan” yalnızca fark etmek demektir.
Bu his bana nereden tanıdık geliyor?
Bunu daha önce nerede yaşamıştım?
Bedenim bu duyguyu nasıl taşıyor?

Bu soruların cevabı, terapinin de temelidir. Çünkü her kötü duygu, bir hatırlamadır aslında.

Kendini Susturmayı Bırakmak

İyi hissetme çabası çoğu zaman kendini susturmanın incelikli bir biçimidir.
“İyiyim” diyerek, aslında acıya yaklaşmaktan korkarız.
Ama acı, insanın içsel olgunlaşmasının doğum sancısıdır.

İyileşmek bazen ağlamaktır, bazen öfkelenmektir, bazen hiçbir şey yapmamaktır.
Bazen sadece o duygunun içinde kalmaktır.
Bu yüzden, “iyi hissetmek” yerine “gerçek hissetmek” daha iyileştiricidir.

Eğer siz de sürekli iyi hissetmek için bir şeyler yapıyor ama yine de tükenmiş hissediyorsanız, durmanın zamanı gelmiş olabilir.
Çünkü gerçek iyileşme, kaçışta değil, kalıştadır.
Duygularınıza yaklaşmak, onlardan korkmamak—terapinin dönüştürücü alanını yaratır.

Klinik Psikolog Nesibe Dinç, duygusal regülasyon, eyleme vurma davranışları ve kendilik farkındalığı üzerine bireysel terapi desteği sunar.
👉 Randevu oluşturmak için tıklayın.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir